1944 Okuma
586 No’lu VUK Genel Tebliği İle Meslek Odalarına Verilen Muhasebe Yetkisinin Hukuki Analizi
1. Düzenlemenin Kapsamı ve Ortaya Çıkışı
13 Aralık 2025 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 586), vergilendirme süreçlerinde tartışmalı bir alanı gündeme taşımıştır. Tebliğ ile VUK Genel Tebliği (Sıra No: 486)’na eklenen Geçici Madde 4, özellikle 1/1/2026 tarihinden itibaren basit usulden işletme hesabı esasına diğer bir ifadeyle gerçek usule geçecek olan mükellefleri hedef almaktadır. Normal şartlarda 3568 sayılı Kanun ile yetkilendirilmiş serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından defter beyan sistemi üzerinden yürütülmesi gereken defter tutma ve beyanname gönderme işlemleri, bu geçiş sürecine özgü bir istisna ile mükelleflerin bağlı olduğu meslek odaları ve birlikler tarafından da yapılabilecektir. Düzenlemenin temel amacı, bu kitlesel geçişte yaşanabilecek adaptasyon sorunlarını ve idari yükü hafifletmektir. Ancak bu istisnai yetkilendirme kararı, 3568 sayılı Kanun’la çatışması nedeniyle hukuka aykırılık potansiyeli taşımakta olup, mesleki bağımsızlık, münhasır yetki ilkesi ve mevzuat hiyerarşisi açısından hukuki incelemeyi zorunlu kılmaktadır.
2. Mesleki Bağımsızlık İlkesi ve Çıkar Çatışması Riski
Mali müşavirlik mesleğinin temelini, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri oluşturmaktadır. Meslek mensubu, hem mükellefin vergi yükümlülüklerini en doğru şekilde yerine getirmesini sağlamak hem de vergi idaresine karşı kamusal görevi yerine getirmekle yükümlü, tarafsız bir köprü vazifesi görmektedir. Bu hukuk devleti olmanın da bir gereğidir.
Tebliğ, işlemleri yapacak odaların bünyesinde 3568 sayılı Kanun’a göre yetki almış yeterli sayıda meslek mensubunun çalışmasını şart koşarak mesleki yetkinin formal olarak korunmasını amaçlamaktadır. Ancak burada ortaya çıkan sorun, hizmetin sunulduğu kurumsal yapıdır. Meslek odaları ve birlikler, doğaları gereği üyelerinin ticari, ekonomik ve mesleki haklarını savunma misyonuna sahiptir. Bir kurumun aynı anda hem üyelerinin menfaatlerini savunması hem de o üyelerin vergi beyannamelerinin doğruluğundan sorumlu olması, kaçınılmaz bir çıkar çatışması riski yaratır. Üyelerin yüksek aidiyet beklentisi ve menfaat savunuculuğu baskısı altında, odalar bünyesindeki meslek mensuplarının, vergi mevzuatının gerektirdiği objektiflik ve tarafsızlığı koruması zorlaşacaktır. Bu durum, yalnızca meslek etiğini değil, aynı zamanda vergi beyannamelerinin güvenilirliğini de tehlikeye atma potansiyeli taşımaktadır.
3. Kanunla Tanınan Yetkinin Tebliğ İle Genişletilmesi
586 No’lu Tebliğ ile getirilen düzenlemenin hukuki geçerliliği ve temeli, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki mevzuat hiyerarşisi prensibi nezdinde de ciddi bir eleştiriye maruz kalmaktadır. Şöyle ki, muhasebe ve beyanname düzenleme yetkisi, 3568 sayılı Kanun ile münhasıran Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlere ve Yeminli Mali Müşavirlere tanınmış, kanun düzeyinde güvence altına alınmış bir yetkidir.
Hukuk sistemimizde, normlar hiyerarşisinde en alt seviyelerde yer alan bir idari düzenleyici işlem olan tebliğ, yalnızca dayanağını aldığı kanunun uygulama usullerini açıklayabilir. Tebliğ, kanunun açıkça belirlediği bir mesleki münhasır yetki alanını genişletme, daraltma veya kanunun öngörmediği yeni bir kurumsal yapıya diğer ifadeyle meslek odaları/birliklere devretme yetkisine sahip değildir.
- Yetki Gaspı Eleştirisi: İdari bir düzenleme ile, kanunla belirlenen mesleki yetki alanına yeni bir aktör eklenmesi, idarenin yetki sınırlarını aşarak yasama alanına müdahale ettiği ve bu durumun hukuken yetki gaspı anlamına geldiği şeklinde yorumlanmaktadır.
- Hukuki Belirsizlik ve Güvenilirlik: Bu tür alt düzenleyici işlemlerle temel mesleki yetkilerin esnetilmesi, hukuki istikrar ve öngörülebilirlik ilkelerini zedelemektedir. Meslek odaları tarafından yapılan işlemlerin hukuki geçerliliği ve sorumluluğu, ileride Danıştay nezdinde açılacak davalarla sorgulanabilir hale gelmekte, bu da mükellefler ve meslek camiası için büyük bir hukuki belirsizlik yaratmaktadır.
4. Sonuç ve Değerlendirme
Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 586) ile getirilen düzenleme, idari zorunluluklar ve mükelleflerin adaptasyonunu kolaylaştırma amacıyla atılmış geçici bir adım olsa da, etkileri kalıcı ve tartışmalıdır. Düzenleme, hem meslek mensuplarının bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerini korumalarını zorlaştırmakta hem de kanuni dayanağın eksikliği sebebiyle hukuki hiyerarşiyi ihlal etmektedir.
Mesleki münhasırlık ve sorumluluklar açısından kanun düzeyinde güvence altına alınması gereken bir yetkinin tebliğ ile devredilmesi, kabul edilebilir bir yöntem değildir. Bu sürecin sağlıklı bir zemine oturabilmesi için, uygulamanın sınırlı tutulması, meslek odaları bünyesindeki meslek mensuplarının 3568 sayılı Kanun'dan doğan tüm sorumlulukları üstlenmesi ve en nihayetinde bu tür yetkilendirmelerin hukuki dayanağının kanun düzeyinde netleştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, geçici bir kolaylaştırma çabası, mesleki standartların ve vergi sisteminin güvenilirliğinin uzun vadede zarar görmesine yol açacaktır.
Ferdi Asım Hellaç
Mali Müşavir
YASAL UYARI : İnternet sitemizde yer alan yazıların tüm hakları saklıdır. Ancak yazar ve site kaynağının aktif linkine yer verilerek alıntı yapılabilir. YAZILAR AYNEN YAYIMLANAMAZ. Aksi yönde eylemler hakkında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki tazminat ve ceza hükümlerinin uygulanması için hukuki süreçler başlatılacaktır.
Paylaş